15 Eylül 2012 Cumartesi

Yeniden Sevgiyle



Yazmak bir iç döküştür aslında. Bir tür rahatlama, bir ruh temizleme biçimi. Beyninin içinden sayfaya dökülen kelimeler. Senin kelimelerin- seni özgür kılan ve iç huzuruna ulaştıran- İçinde ki iyiyi ya da kötüyü dışarı taşıyan. Kelimelerinin içinden çıkıp yer buluşu akacak kanın damarda durmaması gibidir . Öylece geliverir içinden. Akar akar da yolunu bulur yeniden. Yerini bulursun yeniden.

İçindeki kelimeler çıkmak isterse açığa, dökülmek isterse yeniden yazıya kimse engel olamaz sembole ya da sese dönüşmelerine. Artık senin kelimelerin başkalarının da kelimeleri oluverir. Tıpkı başkalarının kelimelerinin senin kelimelerin oluverdiği gibi.

Söz ağızdan çıktığı gibi durmaz her zaman. İncitir bazen, bazen de sevindirir ansızın. Bir tür kendini ifade ediş, hayata karşı duruşunu anlatabilme biçimindir kelimelerin.  Bir başkasını yerme ya da övmenin ötesine geçebilen bir bakış açısının ürünü olabildiği sürece özgürdür kelimelerin.
Kimi kelimeleri sadece birini birine anlatmak için seçer üstelik kendini bile anlayamamışken daha.

Kelimeler senindir. Onları kuruş, kullanış, biraraya getiriş ya da hangi amaç için kullanacağını seçmekte senin işindir. Kelimeler sıradan değildir. Aslında senin dünyada varoluş biçimindir.
                                                                                                   
                                                                                                   Bir kelimeye
                                                                                                   Bin anlam yüklediğim zaman
                                                                                                   Sana sesleneceğim
                                                                                                                        Özdemir ASAF


                                                                                                     




31 Aralık 2011 Cumartesi

Happy New Year !



Günler geçiyor. Üstelik biz hiç farketmeden hızla, koşarcasına. O koşuşturma içinde akıp giden anların toplamı işte hayatımız. Oysa tutamadığımız, ertelediğimiz, kendi hayatımız. Geçmişimiz ya da geleceğimiz hiç biri şu anımız kadar değerli değil. Geçmişin şu anını güzelleştiremiyor, seni mutlu kılamıyorsa üşümekte haklısın ;) Ama kimsesiz bir hüzne terkedeceğine kendini, karanlığın içinden tecrübelerin ve varoluşunla çıkman daha iyi değil mi?

Yeni gelen yıldan yeni dileklerde bulunmak iyi güzelde o dilekleri gerçekleştirme gücünün aslında -her zaman diliminde- senin ellerinde olabildiğini farkedebilmek o kadar güç mü? Bu yıl ve bundan sonra ki yıllarımız daha güzel geçsin, farkındalığımızın bizi üzmeyip mutlu kıldığı zamanlara açalım yolumuzu. Hayatımızı başkalarının eline teslim etmeyip kendi avuçlarımızın içine alalım. Ne başkasının hayatının yol kesicisi ne de kendi hayatımızın kör edicisi olmayalım. Sağlık, başarı, mutluluk, sevgi ve barış kapımızın önünden eksik olmasın. Nice sevgi dolu yıllara blog dostlarım..

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Memeye Elveda Hikayemiz

Emzirme konusunda aklimda ki yaş varsa yoksa 2 idi. Ben ne bileyim meğerse öyle olmuyormuş o işler. Meme de meme bir tutturdu benim kız. Bebekken bu kadar emmiyordu desem yeri birakmiyor peşimi;)) Serde psikoloji egitimimiz var ya öyle tiksindirme filan olmasın, reddetme olmasın, kızın gelecekte ki iliskilerini etkilemeyelim filan derken baktım iki yaşı alan Üsküdar'ı gecmiş. Son gittiğim Dr'un 2,5 en iyidir demesiyle de benim gard iyice aşağıya düştü tabi. "Ee 2 yıl 3 ay oldu 2,5 sayamaz miyiz bunu Dr Hanım? derken buldum kendimi. Kadin sırıttı " Hadi sayalım bari" dedi ama o 2,5 giriverdi bi kere benim gereksiz bilgi dolu bilinçaltı gölümün derin sulari içine. Bir yanim artik yeter dayanamiyorsun diyor bir yanim hadi şunun şurasinda 2,5 a ne kaldi? İyi de abicim 18 Ay a ulastiginda da ha gayret 2'ye 6 aycik kaldı diyen de bendim. Üstüne bir de seninki hastalanip ağzına lokma yerine meme alma kısmını iyice harekete geçirince. Hoş geldin 2,5 olduk.
Tamam dedim, kendi kendime söz verdim. "bana bak anneyazar " dedim" bu 2,5 işi 3'e dönerse külahları değişiriz" hayır yani kendimi tanıyorum dönebilir zira sözüne değer verdigim bir kaç arkadaşım Nurturia'nin tekin olmayan sularında " benim cocuğum istediği kadar emer. Emmeyi ne zaman bırakacağını kendi belirler" diyor. Bana da doğru bir yaklaşım olarak geliyor bu durum. Ama bir yandan da acı çekiyorum arkadaş bildigin acıyor benimkiler. Hala mi diyorlar yemin ederim hala diyorum gülüyorlar:) Bunlarin da dışında korkuyorum arkadaş. Şimdiye kadar hep memeyle uyumuş. Arada uyanıp meme de meme diye viyaklamiş nasıl olacak bu işler? Bu işler çetin isler:p

Neyse efendim ben böyle debelenirken geldi çattı 2,5 zamanı. Kendisi gelmeden iki hafta önceden ben büyüme ve buna bagli olarak sütün tadinda bozulma olabileceği üzerine bir masalı sürekli anlattım canim kizima. Zaman yaklaşıyordu ve biz "By By meme den gelen süt yasasın inekten gelen süt" demeliydik gibi bir masal işte;)) Ve sonuç olarak mecburiyetin gözü kör olsun ki -Tükürdüğümü yaladım çünkü bir sey sürmeden azaltma yöntemi asla bizde bir işe yaramamıştı, sirke mirke de kar etmemisti. İçim kan ağlayarak şu sabır taşı denen mereti alıp aziciktan da az sürdüm. Artık masalın mi etkisidir tasın mi etkisidir. Şöyle bi bakıp " evet anne bozulmuş bu süt" dedi. Tabi bu kadar kansiz olmadı;) gündüz kolay geçti gece renkliydi ama beklediğimden cok cok daha iyiydi diyebilirim. Her istediğinde bir masal bulduk. Neyse kiannesi gibi masal delisi de bu işi de böyle kotardık.

Bugün memeyi birakali tam 7 gün oluyor. İki hafta arar dediler. Dun gece cok ufak bir kriz atlattık. Şu önümüzde ki 7 günde bu ufak krizler de

tam olarak hayatımızdan çıksın diye dua ediyoruz. Bizde ki son durum budur anacim;)

22 Temmuz 2011 Cuma

Annelik Lunaparkı

Ha haha haa bunalımda olduğum bir dönem taslak olarak yazmışım bu satırları yayınlayayım bari dedim:)) Ciddiye alınmaması tercihimdir:)) Gerçekten ilk 15 ay zormuş be ya:))) Geçecek geçecek emin olun geçiyor:)))

Anne olmanın dayanılmaz ağırlığı bazen insanın üzerine olduğu gibi çöküyor. Hiç bir zaman en iyisi olamayacağınız işlerden biri gibi annelik. Yemeğini zamanında versen, uykusunu kaçırırısın, uykusunu denk getirsen, babasını görmesini kaçırırsın, babasını yakalasan, banyosunu kaçırırsın, banyosunu halletsen, aktivitesini kaçırırsın, hepsini denk getirsen kendini kaçırırsın.
Seninle ilgili olsun olmasın başına gelen her kötü şeyde kendine pay çıkaracak bir şey bulmakta hiç de zorlanmayacağın bir mecradasın artık. Hoşgeldin. Burası annelik dünyası. Burada dünyanın hiç bir yerinde karşılaşamayacağın kadar adrenalin zorlayıcı aletler var. Dünyanın en müthiş lunaparkına hoşgeldin:) Evrenin en korkutucu korku tüneli de burada, en mutluluk verici oyuncağı da.

Hadi durma zıpla oyun başladı! Evet zıpla şimdi mutfaktasın hadi dünyanın en leziz anne yemeğini hazırla ne makarna mı? ne yani sadece makarnamı yapacaksın? Hayır hayır olmaz ona sebzeler eklemelisin vitaminli bir makarna olmalı. Hayır sadece brokoli,kabak ve yeşil fasulyenin yeterli geleceğini düşünmüyorsun değil mi? Evet evet o cevizi de ekle , biraz da kaşar tüh keşke içine yeşil mercimek, kuşkonmaz bir şey daha ekleseydin oldu mu şimdi bu böyle? Tamam neyse neyse koş bak ağlama sesi geliyor çabuk yetiş bak hala buradasın be kadın hızlı hızlı. Hadi getir yemek yesin. Hadi hadi daha hızlı daha hızlı. Neee yemiyor mu ? seni beceriksiz, ne biçim annesin onu yedirmenin yollarını bulmalısın. Oyun bul, bir şey bul, olmadı amuda kalk. Aferin bak iyi buldun, o baloncuklar iyi fikir! Sanki yedi gibi ama du bakayım.. ı ıh sadece makarnasını yemiş sebzeler olduğu gibi duruyor. Beceriksiz kadın tuu..

Geç sırada ki aktivite ne aktivitemiz aktivite mi? Nasıl yani bu kadın gelmiş 33 üne ne aktivitesi yapacak -beceremez bu beceremez - aa çocuğu güldürmeyi başardı hayret! Hıhh hiç de beklemezsin meymenetsiz kadından. Ooo ilgisi dağıldı işte çocuğun ben demiştim bu beceremez diye ne mandalları verdi çocuğun eline şimdi bir kaza çıkacak, bak bak bak ben demedim mi çocuk elini sıkıştırdı sıkıştıracak. Hah ağlıyo işte oldu olan. Eee yok parmağını sıkıştırmamış haaa anladım altına yaptı bu. Koş yıka be kadın, temizle şu çocuğun altını. Emzirme saatiiii yetişen alıyorrrr.

Vay çocuk ne de güzel bakıyor kadına. Oyunu kazanacağına inandıracak neredeyse, dur heveslensin biraz daha gariban. Meyve saatini unutsun da görsün gününü. Ve zil çaldı öğle uykusuna çok az kaldı ve hala meyvesini yedirmediniz ne düşünüyorsunuz. Ooo aksiliğe bak bir de buzdolabında unutmuşsunuz meyveleri. Bulun bi yolunu ısıtın çabuk ısıtın . Hahh ısındı mı yemiyor bu çocuk meyveyi neden acaba kesin uykusu geldi. Tabi tabi canım uyku saati dayarsan meyveyi işte böyle olur süper beceriksiz kadın ayol. Sabah yumurta, peynir yedirmeyi de başaramadı zaten. Ayy bi ısırık aldı bıraktı görüyor musun bak yemiyor işte,ısrar etme. Israr etmek yasak unuttun mu? Götür de uyut yavruyu kadın. Kaç saat sürdü bunu uyutmak böyle kendi kendine uyumayı da öğretemedin.:( Neee bu saate kadar memende miydi yani. Hala mı emerek uyuyor bu velet çocuğun psikolojisini bozacaksın farkında değil misin?

A bu niye bu kadar az uyudu cevizli yoğurdunu hazırlamışmıydın? Hayret aferin hadi yedir bakalım ne önce oynayacak mısınız yedir sonra oynatırsın. Çocuğu oyundan almayı beceremiyorsun de mi kadın, beceriksiz kadın, yuh sana. Yemez bu çocuk bu yoğurdu da yemez. Azıları çıktığından değil sen yemek yedirmeyi bilemedeiğinden yemiyor. Yapmayın allaşkına mı yapmayın mı dedin bana beceriksiz sen de .

Bu lunaparkta iyi eğlenceler dileriz size:P :)))


13 Temmuz 2011 Çarşamba

Annelik Statüsü



Bir kere hayatta hiç bir statüm bu denli dengemi sarsmadı. Hem en büyük keyif hem en büyük sorumluluğu bu denli üzerime yüklemedi:) Ne olacak işimi sevmesem istifa eder, uğraşır, didinir yeni bir iş bulurum ya da bir sınavı mı kazanamadım ne olacak başka birine girerim ya da daha çok çalışır kazanırım. Ama annelik öyle değil ki. Bir yanlış mı yaptın, yaptığın yanlışın küçücük bir ruh üzerinde açabileceği yaraları hesap edeceksin, bir şeyler yolunda mı gitmedi anne olarak derhal el koyacak durumla ilgili önlemlerini alacaksın. Mutlu mu mutsuz mu, hastalandı mı, emmedi mi , uzun süre mi emdi, yanında mı yatırdın, ayrı odaya erken mi aldın, doğru kreşi mi bulamadın, onu mu yaptın bunu mu yaptın, fazla mı korudun, az mı korudun, çok mu sosyal, az mı sosyal, yanlış mı yaptın ,doğru mu yaptın kendini paralayabildiğin kadar paralayacaksın. Ya tamam işini gücünü yaparken de bunlara dikkat edeceksin ama işi gücü bırakıp eyvallah benden bu kadar diyebilme özgürlüğüne sahipsin nihayetinde. Oysa bizim ki türde annelik de buna yer yok. Bizimki sürekli bir kendini didikleme hali .Bir insan yetiştirdiğinin bilincinde olmak ne fena bir şeymiş arkadaş:) Ve tabi tüm bunlara ek olarak insanların hakkında en çok bilmişlik tasladığı, ahkam kestiği statü olması da cabası:)

Her şeyin ve hiç bir şeyin farkında olmamak. Hayat ellerinden hızla akıp geçerken, o bu hızla büyüyüp sen aynı hızla yaşlanırken bir şeylerin tadını çıkartarak yaşamak. Sevmek ve sevilmenin tadına vararak gülümsemek, sadece sırtüstü uzanıp gökyüzünün sonsuz duru mavisinin insan üzerinde bıraktığı o tarifsiz duyguya benzer annelik duygularını yaşamak. Ne bileyim beraber kovalamaca oynamak, zıplamak, saklanbaçın keyfine varmak varken araya illa sokacaksın yok tuvalet eğitimi, yok uyku eğitimi, yok uygun kreş, yok milletin karışmaları yok o yok bu. Bilmem bilemem olmasa olmaz olsa olmaz.

Toplumda ki varoluşumuzu belirleyen şu statülerimiz. Yerimizi sağlamlaştıran, bizi bizden alan statülerimiz içinde en bi garip olanı meğerse annelikmiş. Gördüm ki kadınların bir çoğu anne olunca şaşırıyor:) Hele ilk çocukta ilk yıl tamamen komedi:)) Kendini bu durumdan sıyıranlar var ama onlarında her cümlesinden bir kendini ispat hali akıyor malesef. "aa benim ki harikadır. Hiç de o kadar zor değilmiş bu iş." Ha ha canım oldu:P

Ha belki babalıkta öyledir yani şaşırmıyordur babalar ama babaların bir çoğu bu değişimle başka bir boyuta geçiyorlar sanki. Kendilerine ve eşlerine eklenen bu yeni statü kafalarını az biraz karıştırıyor gibi gibi. Artık sevgilisi, kendi çocuğunun annesi olmuş, anne olmuş arkadaş hayda!:) Söz konusu erkek cinsiyse gerçekten de onlar için oldukça kafa karıştırıcı bir şey olsa gerek. Anlamaları algılamaları ne kadar zaman alıyordur kim bilir :) Bu durumda kadın olarak yine iş sana düşüyor. off ki off toplumda ki eşlik statüne de toz kondurmamakta fayda var tabi:)

Velhasıl arkadaş anne olmak öyle her babayiğitin harcı değil. Özellikle okumuş, etmiş, eğitim, v.s. gibi konuları hayatın boyunca önemsemiş bir hatunsan bu yoğurdu yemeden önce bir kere daha düşünmeni tavsiye ederim.

16 Haziran 2011 Perşembe

Neden Diyet Değil de Sağlıklı Beslenme?



Son günlerde hayatımıza girdiği ve hepimizi olumlu bir çatı altında toplamayı başarıp bize daha rahat ve mutlu ebeveynlik yolları açan çok sevgili anne- baba- bebek sitemiz Nurturia'da yöneticisi olduğum gruplarda özellikle üzerinde durduğumuz bir şey var. Bunu blog alemi ile de paylaşmak istedim. Diyet değil sağlıklı beslenme. Peki ama neden? Neden gruplarımız da diyet kelimesini değil de sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşam ifadelerini kullanmayı tercih ediyoruz? Biz artık arkadaşlarımızla birlikte girdiğimiz yolda sağlıklı beslenme ifadesini tercih ediyoruz. çünkü:

Özellikle de bizim gibi ömrünün belirli bir kısmı kilo alıp verme macerası ile geçmiş olupta 30 lu yaşlarını yaşayanlar sanırım artık iyice anladı ki sağlıklı beslenmeyi bir yaşam felsefesi haline getirmek gerekiyor. Aslında gerçekten de diyet denilen şeye ihtiyaç yok eğer ağzına götürmek üzere olduğun şeye bakar ve kendine "bu benim için ne kadar sağlıklı, vücudumdan içeri girecek olan bu besin bana sağlık getirecek mi?" sorusunu sorarsan her şey yolunu buluyor zaten. Hele de diyet yapıyorum adı altında eziyet çekilmesine hepten karşıyım onu belirteyim. Önemli olan sağlığına faydası olabileceğini düşündüğün bir şeyi ölçülü yani dengeli tüketebilmek. Her gün vücuduna kendini yormayacak, mutlu edecek belirli bir aktiviteyi yaptırmak. Tüm bunları yaparken ruh sağlığını da beslemek. Sağlığın ve mutluluğun için nefes alabilmeyi başarıp. Etrafına da ışık olabilmek. Bağışlayıcı olmayı becerebilmek. Önyargılarından( ister kişisel, ister ideolojik, ister annesel) uzaklaşıp insanları ve kendini acımasızca yargılamayı bitirebilmek. Empati yeteneğini kendine ve başkalarına zarar vermeyecek şekilde geliştirip o düzeyde tutabilmek. Kendini zorlamayacak ve üzmeyecek vericiliklerde bulunmak, beklentilerini azaltmak. Kendini ve dünyayı sevmek. Kendin ve dünya için bir şeyler yaptıkça bunu farkedip kendini aferinle ödüllendirmek. Çocuklarının ve eşinin ışığı, yol açanı olduğunu unutmamak. Yenildiğinde yeni yollar olduğunu ve deneyebilecek yetenekte olduğunu farkedebilmek. Yani velhasıl kendinin farkında olmak ve kendini hiç unutmamak. Kendini dinlemeye başladın mı gerçekten aç olanın beynin mi miden mi olduğunun bilincine de varabiliyor olduğunu anlamak.

Gerçekten kilo aldığınız dönemde ki hayatınızı gözlemlemeniz neyi yanlış yaptığınızı anlamanız için yeterlidir. Bir oturuşta yarım kavanoz nutella bitirebilen birinin hayatına sağlıklı beslenme anlayışını sokabilmesi için derinden hareket edip vücuduna hissettirmeden yararlı besinleri önceliğe almayı öğretmesi gerekir. Her gün yenen halley, tadelleyi sıfırlamanız bile kilo verebilmeniz için yeterlidir aslında. Siz bir de bunun üzerine sağlıklı besinleri öğünlerinize eklerseniz. Her gün sebzenizi, meyvenizi yemeyi,yeterli protein alımınızı gerçekleştirmeyi, yoğurdunuzu tüketmeyi ihmal etmezseniz yanı sıra vücudunuzu zinde tutacak 2-3 aktiviteyi, yürüyüşü, dansı hayatınıza eklerseniz o zaman bu işi sonsuza kadar gömüp rafa kaldırmışsınız demektir.

24 Nisan 2011 Pazar

Mutlu Tuvalet Eğitimi :)


Tuvalet eğitiminde esas mesele çocuğunuzun bu duruma hazır olup olmadığını gözlemlemeniz.Yani çocuğunuz:

• Uykudan uyandığında bezi ıslak değilse veya gün içinde en az 2 saat bezi kuru kalıyorsa
• Dışkılama zamanı çok düzenli veya hemen önceden anlaşılabiliyorsa (bazı mimikler, vücut hareketleri veya sözle)
• Basit komutları yerine getirebiliyorsa
• Banyoya kendi başına gidebiliyor ve üstündekileri çıkartabiliyorsa
• Bezi kirlendiğinde rahatsız oluyor ve bezini değiştirmenizi istiyorsa
• Tuvalet veya lazımlığını kullanmak istiyorsa (Dr. Filiz Odabaşı Seeborg)
• Kakasını ya da çişini yaptığında bir köşeye çekiliyor orada yapmaya çalışıyorsa

Tuvalet eğitimine başlamaya hemen hemen hazır demektir. Genele baktığımızda 16 aylıktan itibaren bebek bu sinyalleri vermeye başlar. Ama bebeğin yeterli kas kontrolünün gelişmesi ve belirli bir bilişsel düzeye erişmesini beklemek gerektiğini savunan pozitif bilimciler 18-24 Ay arasında ki çocukların tuvalet eğitimine başlamaya hazır oduğunu belirtirler. Aslında burada ki püf nokta hangi ayda olursa olsun çocuğunuzun hazır olup olmadığını gözlemlemenizdir. Yani esas olan aydan ziyade sizin bebeğinizin verdiği sinyallerdir.

2. Aşama ve bence en önemli aşama siz hazır mısınız? Ya da şöyle de diyebiliriz çocuğun bakımı ile ilgilenen kişi hazır mı? Anne, baba, o evde birlikte yaşayanlar ya da çocuğunuzu sık görüp üzerinde hak iddia eden anneanne, babaanne, dede, teyze, v.b. hazır mı? Ya da kreşe gidiyorsa kreştekiler gerekli desteği verebilecek mi?

Eğer hem bebek hem de siz hazırsanız o halde buyurun tuvalet eğitimine:)

1. Kural: Asla çocuğa kızmayacaksın. Çocuk tuvaletle kızmayı, öfkelenmeyi, hor görülmeyi kafasında eşleştirmeyecek.

2. Kural: Başarısızlıklarda asla çocuğa olumsuz bir yansıtmada bulunmayacaksın. Mümkün olduğunca değil hiç bir şekilde kazaları görmezden geleceksin. Her kazada " aa yetişemedin mi bebeğim? Olabilir ben de öğrenirken bu tip kazalar yaşamıştım canım, sorun değil dert etme" diyeceksin. Ancak her kaza sonrası lazımlığa yine de oturtacaksın ama çok tutmayacaksın zira zaten çişini yapmış sadece asıl çiş yerinin tuvalet olduğunu idrak edebilmesi adına "dur bakalım başka kalmış mı?" şeklinde ufak bir oturtma olacak bu "çişimizi nereye yapıyorduk aa buraya " gibi

3. Kural: Halınız bulunmaz Hint kumaşından da imal edilmiş olsa çocuğunuz kadar tek ve yegane olamaz ve çocuğunuzdan kıymetli değildir. Bir halıya çocuğunuzu harcamayın. Bu tip şeyleri ne kadar önemser, ne kadar kızarsanız bunun geri dönüşü size ve bebeğinize o kadar kötü olur. Üstelik bunu bu kadar önemsediğinizi farkeden çocuk bu yöntemi bir tür ilgi çekme yöntemi ya da size sinirlendiğinde bir cezalandırma yöntemine olarak kullanmaya kadar vardırabilir. Ya da küçücük dünyasında tamamen anlamlandıramadığı bir noktada kendini ezilmiş ve çaresiz hissedebilir ve bu çaresizlik kaçınılmaz olarak ona yeniden altına kaçırma olarak geri döner.

4. Kural: Bu işte en az 4 ayı gözden çıkartmanız gerektiğini bilin. Çünkü ilk öğrendiği bir hafta muhteşem bir şekilde tuvaletini yapan bebeğiniz bir haftadan sonra bu fikrinden cayıp bezinin rahatlığına geri dönmek isteyebilir. Bu durumda sabırlı olmalısınız. Derin derin nefes alıp ilk 3 kuralı hatırlamalı ve yolunuza aynı şekilde devam etmelisiniz zira bu süreç öğrenme sürecidir ve her öğrenme sürecinde bu tip geri dönüşler yaşanabilir ama birazcık sabır ve ona göstereceğiniz destekle bu süreç rayına oturacaktır.

Biraz tersten gitmek gibi olacak ama ilk 4 kuralı bilmeden bu yola başlamamak gerektiğine inanıyorum. Onun için ilk dört kuraldan sonra nasıl bir yol izlemeniz gerektiğine dair kendi tecrübelerimi paylaşmaya başlayabilirim:

Öncelikle "Kızımın Tuvalet Kitabı" - "Oğlumun Tuvalet Kitabı" adlı kitapları bebeğinizin cinsiyetine göre linki girip sipariş ediyorsunuz ya da dışarıdan bir kitapçıdan satın alıyorsunuz. O kitabı ballandıra ballandıra okuduktan ve görsellerine beraber baktıktan sonra ertesi gün tıpkı o kitapta ki gibi birlikte renkli külotlar ve o kitaptakine benzer lazımlık almak için alışverişe gidiyorsunuz. Eve gelince kitap yeniden okunuyor " tıpkı bizim gibi değil mi tatlım?" diye teşvik ediyorsunuz. Bir iki defa okuduktan sonra "sen de artık bez kullanmak istemiyorsun değil mi tatlım haydi bezler çöpe bizim artık lazımlığımız var ve tuvaletimizi buraya yapıyoruz" şeklinde teşvik edici cümleler kuruyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir diğer husus "BEZDEN BİR KERE ÇIKTIKTAN SONRA BEBEĞİ TEKRAR BEZLEMEMEK" ve "gece bezleyeyim, dışarı çıkınca ya altına yaparsa en iyisi dışarıda bezleyeyim" türü şeyleri kafandan çıkartıp bu işi daha da zorlaştırıp iki aşamalı bir şekle dönüştürüp çocuğun kafasını da kendi kafanı da karıştırmamak. Bir maratona başladığını, çocuk büyütülürken bu tuvalet döneminin de aşamalardan biri olduğunu ve herkes gibi bu yoldan geçmen gerektiğini ve sabırlı davranman gerektiğini unutmayarak bezi çıkart ve gece gündüz dışarı da içeri de bezsiz külotlu dolaşmasına izin ver.

2 saatte bir "çiş var mı tatlım" diye sor ya da lazımlığa götür ama "yok" diyorsa ısrarcı davranma. Ayrıca çok sık sormamaya özen göster zira onun kendini ifade etmesine, kendi kendine çişinin geldiğini anlamasına izin ver eğer senin hatırlatmana alışırsa kendisi hatırlamaya ihtiyaç hissetmeyecektir. 2-3 saatte bir olayı zamanla onda rutine bağlanan bir iş haline gelir.

Dışarıda altına yapmasından korkma. Bırak yapsın ne olacak sen her daim yanında yedek elbise ile gez. Yaparsa uygun bir yerde siler paklar değiştirirsin sonuçta dünyanın sonu değil ya. Zor mu zor evet ama sonunda ne kadar sürecek bir zorluk? Araba koltuğu gibi şeylerin üzerine bu süreçte can bebe alt açma bezi ya da hasta alt bezi türü koruyucuları yerleştirebilir üzerini ince bir tülbentle örtebilirsin. Mümkün olduğunca korkularını ve değişiklikleri çocuğa hissettirmeden gerçekleştirmekte fayda var. Yani ya altına yaparsa, ya şu olursa ya bu olursa düşüncelerinden uzaklaşmalısın her şeyin bir çaresi vardır.

Yine dışarıda 2 saatte bir lazımlık olayına devam et. Dışarıda da tuvalet olduğunu ve yapılabileceğini öğrensin. Ben dışarıda yanımda Potette taşıyorum ama şart değil.

Tuvaletini yaptığında dünyanın en güzel şeyini görmüşsün gibi davran:) "AA canım yavrum benim seninle gurur duyuyorum. Bak babası, bak teyzesi benim yavrum çiş- kaka yaptı. Büyüdü benim canım" türü destekleyici cümleleri çocuğundan esirgememeye çalış. Alkış, devasa sevinçler çocukları şenlendirir. Çiş- kaka sonrası seramoniye devam et ve yaptığı çişi kakayı klozete dökerken arkasından "bay bay çiş denize bizden selam söyle" gibi ritüeller gerçekleştir. Her ne olursa olsun eli hiç bir yere değmese de yapılan bir tuvalet sonrası nasıl bir temizlik uygulanması gerektiğini anlayabilmesi açısından her seferinde temizliğini yapmayı, ellerini yıkamayı ihmal etme. Ki yarın bir gün yanında sen olmadığında da aynı düzeni devam ettirebilsin.

Asla çişine kakasına " ay çok kötü kokuyor, bu ne be " türü sözcükler kullanma zira bir parağraf üstte ki seramoniyi de çişi kakası şu an kontrol edebileceği bir şeyleri olduğunu gördüğü ve öğrendiği ilk şey olması ve kendinden bir parça olarak algılıyor olması sebebiyle çok kıymetli o yüzden onun değer verdiği şeylere aynı değeri vermeyi bil. Ayrıca ileride kendi kakasından korkmaması ve kabızlık problemleri çekmemesi için de bu kuralı başucu kuralın yap.

Her çiş ya da kakadan sonra sticcer yapıştırmayı deneyebilirsin. Ben linkini verdiğim kitapta günün tuvalet yıldızını seçmeleri sebebiyle yıldız çıkartmaları almıştım çişini yaptığında küçük yıldız kakasını yaptığında büyük yıldız veriyordum. Dahası ayrılmaz parçamız olan Amanda isimli bebeği de tıpkı onun gibi çiş yapmayı öğreniyordu hatta çocuğunuzdan hadi bebeğine çiş yapmayı öğretelim deyip bebeği konuşturup" .. abla,abi nasıl oluyor bana gösterir misin? Ne yapmalıyım şimdi? Şeklinde bebeği konuşturup bu şekilde bir teşvikte sağlayabilirsiniz. Tabi oyuncak bebeğe de yıldız takmayı unutmamak şartıyla:)

Bunun dışında artık tuvalet sticcerları satılıyor lazımlığın içine takıyorsun ve çiş yaptığında sticcer renk değiştirip düz zemin şekil alıyor. Kendim kullanıp denemedim ama bu da ilgi çekici olabilir. Sanırım İmaginarium mağazasında bu tip bir şey görmüştüm. Yine çiş yapmak istemediğin de ki bununla sık karşılaşacaksınız" anne çiş yoook" diyecek o zamanlar "tamam yavrum sana inanıyorum çiş yok " diyeceksiniz. Bir süre geçip unuttuktan sonra " Gel çiş yapıp rengine bakalım sarı mı mavi mi acaba? ", "aa çiş sesi dinleyelim mi, bakalım mı çişinden ses geliyor mu?" türü çocuk ruhuna dokunucu ifadelerle tuvalete çekmeye çalışmanız doğru olacaktır.
Eklemem gereken çok önemli bir nokta daha var ki o da şu. Unutmayın ki kabızlık, spastik kolon, vaginusmus gibi hastalıkların çoğu aslında erişkinlerin okul öncesi dönemde farketmeden çocuklarına yükledikleri olumsuzluklar nedeniyle oluşmaktadır. O sebeple tuvalet eğitimi verilirken "tuvaletini yapmazsan oran acır"der. Kızar, bağırırı, vururu, tehtit ederseniz ,tuvalet eğitimini bırakıp bezini geri isteyen bebeğe " bez seni pişik yapar acıtır" gibi ifadeler kullanırsanız malesef yukarıda belirttiğim hastalıklardan birine yakalanmasının önünü açmış olduğunuz gibi anal tutucu karekter (Paylaşımcı olmayan, uyumsuz, sevgi duygularını ifade etmekte zorlanan v.b.) geliştirmesine de neden olursunuz. O yüzden lütfen çocuklarınızın başarılarında onları desteklemekten, başarısızlıklarında da olsun ben senin yanındayım ve beraber yeniden deneyebiliriz duygusunu onlara vermekten gocunmayın. Bu onları huysuz, arsız, bencil yapmaz aksine uysal, hoşgörülü, sevgisini gösterebilme başarısına sahip olduğu için yalnızlıktan kurtulmuş, kendine güvenen bir bireye dönüştürür. Şimdiye kadar her şeyi yanlış yapmış olsanız bile bir yanlışa bir yerden dur demek tüm yanlışları siler. Haytta bir doğru bazen tüm yanlışlara bedeldir. Hiç bir zaman geç değildir çünkü.
Son olarak söyleyeceğim bu iş bittiğinde hem o hem siz önemli bir aşamayı birlikte atlatmanın haklı gururunu yaşıyor olacaksınız. Ve bunun güzelliği inanın her şeye değer:))