15 Haziran 2010 Salı

Kitap, T.V. ve Mozart'ın Dayanılmaz Cazibesi

Sanırım pek çoğunuz geçtiğimiz hafta gazetelerde "Mozart Dinleyen Çocuk Daha Zeki Olmuyormuş" başlıklı haberlere denk gelmişsinizdir.Olaki denk gelmeyen varsa diye ben yine de ufak bir özet geçeyim. Efendim, en son olarak Avusturyalı bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre hamilelik sürecinde ya da doğumdan sonra klasik müzik dinlemenin zeka üzerinde herhangi bir etkisi olmuyormuş. Yani es kaza sırf bebeğim daha zeki olsun diye hababam sevmediğiniz halde klasik müzik dinlettiyseniz üzgünüm:( Ancak iyi tarafından bakarsanız şu şekilde faydaları dokunmuş olabilir; bu sayede yıllardır dinlemekten kaçındığınız klasik müziğin aslında ne kadar büyülü bir yanı olduğunu keşfedip bir klasik müzik tutkunu haline gelmiş olma durumunuz ya da sürekli bu tarz müzik dinleyerek daha sakinleşmiş, koliği azalmış bir bebek dünyaya getirme olasılığınız yükselmiş olabilir. Ama Mozart dinleterek ÖSS de (ya da bilemiyorum yeni adı her neyse ) çocuğunuzun birinci olma şansının artmasını bekliyorsanız geçmiş olsun:)
Şimdi ben bu konuya nereden geldim? Annelerin ünlü buluşma noktası Nurturia 'da zaman zaman annecikler bir takım konuları aralarında tartışıyor ameliyat masasına yatırıp konunun tüm organlarını dışarı çıkartıp çekiştirip sonra da el birliği ile dikiyoruz. İşte bu ameliyatlardan biri de T.V. konusunda yapılıyor.
Bebeklerimize T.V. izletmeli miyiz izletmemeli miyiz? Kimi anne T.V.konusunda daha serbest düşünürken kimi anne kesinlikle izletmemek gerektiğini bunun bebeğin bilişsel gelişimi üzerinde negatif tesirler yaratacağını düşünüyor. T.V. konusu tartışılırken de konu dönüp dolaşıp Sabiha Paktuna Keskin ve onun üç yaşından önce çocuklara T.V. izletmeyin, kitap okutmayın demesi meselesine kadar dayanabiliyor. Tabi T.V. konusunu insan bir noktada anlayabiliyorken hal mesele kitap olunca şöyle bir "hönk, nasıı yani?" durumu yaşanabiliyor. İşte bendeniz de Nurturia'da tam bu konu üzerine yorumlama yapacakken baktım ki "iş yorum olmaktan çıkıp destan olmuş en iyisi post haline getireyim ne zamandır da yazasım yok bu da bahane olur " deyip atlayıverdim konunun içine. Atlayınca da Mozart'ı, Yankı Yazgan'ın bu konu hakkında ki söylemini v.s. hatırladım ve konu konuyu açtı işte:)

Öncelikle Kitap konusuna açıklık getirmek gerekirse. Yani nedir bu Sabiha Hanım'ın kitaplarla derdi diye düşünecek olursak benim nacizane fikrimi ve kendisinden anladıklarımı paylaşmak isterim doğrusu.

Şöyle ki; Kitap konusunda Sabiha Paktuna Keskin'in anlattığı şey somut zeka- soyut zeka meselesidir diye düşünüyorum. Psikoloji de Piaget gibi gelişim psikologları çocukların bilişsel olarak gelişimlerini aşamalandırırlar ve bu aşamalandırmaya göre de 11 yaşına kadar çocuk soyut düşünme sistemini geliştirememiştir ve somut zekası ile iş görür. Bu durumda da siz ona soyut olarak bir şeyleri anlatmaya kalkarsanız vaktinden önce yükleme yaptığınız için sigortaları attırabilirsiniz:) Örneğin ilkokul 1. sınıf öğrencisine 1+1=2 diye bir matematik öğretimine gitmeniz yanlıştır. Ona somut bir şekilde her bir elinize birer elma alarak bir elma+ bir elma= 2 elma şeklinde somutlaştırılmış bir sistem üzerinden hareket ederseniz başarılı olursunuz. Kitap meselesinde de anlatılmak istenen budur. Çocuk ya da bebeğe doğal yaşamında gösterebileceğin, duyu organlarıyla tadarak, dokunarak, duyarak,v.b.algılayabileceği bir şeyi siz tek veya iki boyuda indirgerseniz soyut zekaya sahip olmayan çocuğun öğrenmesine, beyin gelişimine ket vurmuş olursunuz. Anlattığınız her neyse mümkün olduğunca somutlaştırarak vermeniz gerekir, çocuk anlattığınız nesneyi duyu organlarıyla kavrayabilmeli somut bir şekilde görüp, dokunabilmelidir.. Örneğin Paktuna, "Buluttan mı bahsediyorsunuz pamuğu elletin ve işte bulut tıpkı bunun gibidir" demelisiniz diyor. Çünkü bu durumda artık bulut çocuk için anlamlandırabileceği, somut zekasıyla kavrayabileceği bir şeye dönüşür. Ya da bir örnek daha verecek olursak eşleştirme mi yapacaksınız kartlar yerine ayakkabı eşleştirmek daha tercih edilesi olmalıdır.

Aslında tv konusunda da kitap konusunda da anlatığı şu; çocuklara bilişsel gelişim aşamalarının önünde şeyler sunmayın. Vaktinden önce verilen her şey zararlıdır. Tv de bunlardan biridir çünkü bebek tv de ne olup bittiğini anlamlandıramaz bir nevi " Zeki Müren'de bizi görüyor mu?" meselesi diyebiliriz:)) Özgür Anne'yi tv konusunda ki yazılarında nacizane destekliyorum çünkü anladığım kadarıyla o diyor ki "Bu konuda hakkında farklı ülkelerde yapılan farklı çalışmalara göre T.V.zararlı bir şey, ben çocuğuma izletmiyorum, sizin çocuklarınıza ya da ülkemin çocuklarına da kıymet verdiğim için ebeveynlerini bilgilendirmek istiyorum." Bu sorumluluğu hissediyor olmasını ben çok güzel buluyorum. Bu noktada biri bir şey biliyorsa anlatır uygulamak isteyen uygular istemeyen teşekkür ederim biz böyle iyiyiz der.
Tv konusun da kendi tutumuma gelecek olursak; ben tamamen baby tv den kaçırabilmiş biri değilim 1 yaşına kadar hemen hiç izletmedim diyebilirim. Ama şimdi biraz babamızın da etkisiyle günde 15 dk baby tv izleme hakkı veriyorum zaten o da daha fazlasından sıkılıyor çünkü çocuğun önüne farklı alternatifler sunabilirseniz tv cazibesini kaybediyor. Bu noktada Çocuk Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Yankı Yazgan'ın söylediklerine kulak vermekte fayda var. Diyor ki " Çocukların gelişmek için karşılıklı ilişki kurmaya, bir insanla oynamaya, onu dinlemeye ve konuşmaya ihtiyaçları var. Çocuklar, zeka geliştirici olduğu iddia edilen proğramlar ile kazanabileceklerinin çok daha fazlasını; anne- babaları ile birebir etkileşimden, oyun oynamaktan ve kitap sayfalarını karıştırmaktan kazanır. İnsan zekasının en önemli parçası dil, oyun ve konuşma ile gelişir." Mozart dinleyip zeka arttırmakla ilgili ise şu vurucu cümlesi var ki bence çok hoş " Güzel müzik dinlemenin iyi bir şey olması için zekayı 3-5 puan arttırması mı gerekir?"

Paktuna meselesine geri dönecek olursak kendisiyle ilgili eklemek istediğim bir şey daha var. Son zamanlar da bir kaç yerde denk geldiğim bir şey var kimi anne ya da baba kendisinin konuşma tarzından rahatsız oluyor ve itici geliyor ve aman ben onu dinlemek istemiyorum diyor. Ama bana kalırsa sırf bir insanın anlatım tarzı şöyle böyle diye dediklerine kulak vermemek çok doğru değilmiş gibi. Hatta bence;) Paktuna'nın tv ye çıkması ve geniş kitlelere sesleniyor olması bizim nesil ebeveynler için iyi bir şans. En azından Spock’dan aşırılmış kitaplarla çocuk büyütmek zorunda kalmaktan iyidir diye düşünüyorum siz ne dersiniz? :)